Monday, February 27, 2012

Akut Miyokard Enfarktüsü


Genellikle 10–20 Dakika ya da daha uzun süren (ve nitrogliserine tam yanıt vermeyen) göğüs ağrısı/göğüste rahatsızlık hissi temel alınır. Epigastrik ya da interskapüler alan gibi başka lokalizasyonlar da mümkündür. Daha önce koroner arter hastalığı öyküsünün olması ve ağrının boyna, alt çeneye ya da sol kola yayılması önemli ipuçlarını oluşturur. Ağrı şiddetli olmayabilir ve özellikle yaşlılarda halsizlik, dispne, bayılma hissi ya da senkop gibi başka bazı tablolar da yaygındır. Birçok hastada otonom sinir sistemi aktivasyonu(solgunluk, terleme) ve hipotansiyon ya da nabız basıncnın daralması gibi kanıtlar saptanır. Diğer özellikler arasında nabız düzensizlikleri, bradikardi ya da taşikardi, üçüncü kalp sesi ve bazal raller gözlemlenebilir.
TANI ve TEDAVİ


Mümkün olduğunca erken EKG çekilmelidir. Erken evrede bile EKGˊnin normal olması çok seyrek bir bulgudur. İlk saatlerde EKG kesin sonuç vermeyebilir. EKG yinelenmeli ve mümkünse son alınan EKG öncekilerle karşılaştırılmalıdır. Yaşamı tehdit edici nitelikte aritmileri saptamak için, bütün hastalarda mümkün olduğunca çabuk monitörlü EKG izlemi başlatılması gerekebilir. Yavaş ya da tereddütlü ilerleyen miyokard enfarktüsü bulunan hastalarda, gelişme halindeki enfarktüsü saptamak için seri halinde EKG kayıtları yapılmalıdır. Akut evrede serumda Nekroz belirteçlerini araştırmak için rutin olarak kan örnekleri alınır, ancak reperfüzyon tedavisinin başlatılması için bu sonuçlar beklenmemelidir. Nekroz belirteçlerinde yükselme bulgusu bazen (örn. sol dal bloğu bulunan hastalarda) koroner Anjiyografi kararı alınmasına yardım edebilir.


Erken ölümü işaret eden en önemli göstergeler ileri yaşlı, yüksek Killip sınıfı, yüksek kalp hızı, düşük sistolik kan Basıncı ve anterior enfarkt lokalizasyonu olduğu belirlenmiştir. Bu özellikler, prognoz konusunda ilk tıbbi temas sırasında erişim olanağı bulunan klinik verilerle ulaşılabilecek bilgilerin çoğunu kapsamaktadır. Diğer bağımsız tahmin göstergeleri arasında daha önce geçirilmiş enfarktüs, boy,tedaviye kadar geçen süre, diyabet, vücut ağırlığı ve sigara içme durumu bulunmaktadır.


Ağrının, nefes Darlığının ve Anksiyetenin Giderilmesi


Ağrının giderilmesi, yalnızca insani nedenlerle değil, ağrının vazokonstriksiyona yol açan ve kalbin iş yükünü artıran sempatik aktivasyonla bağlantılı olması nedeniyle de son derece önemlidir. Bu bağlamda en yaygın kullanılan analjezikler i.v. opioidlerdir (örn. 4–8 mg morfin uygulanır ve ağrı kesilene kadar 5–15 dakika arayla 2 mg dozunda tekrarlanır); kas içi enjeksiyonlardan kaçınılmalıdır. Yan etkiler arasında bulantı ve kusma, hipotansiyon ile birlikte bradikardi ve solunum baskılanması bulunabilir. Opioidlerle eş zamanlı olarak antiemetikler de uygulanabilir (örn. i.v. 5–10 mg metoklopramid).Hipotansiyon ve bradikardi genellikle atropine yanıt verir(i.v. 0.5–1 mg, toplam doz 2 mgˊa kadar), solunumun baskılanması ise ventilasyon desteği gerektirebilir. Nefes darlğı çeken ya da kalp yetersizliği ya da şok bulguları olan hastalara Oksijen uygulanmalıdır (maske ya da nazal kanül ile Dakikada 2–4 L). İnvazif olmayan yöntemle kanda oksijen satürasyonunun izlenmesi, oksijen desteği, ağır olgularda da ventilasyon desteği uygulamaya gerek olup olmadığına karar vermede çok yararlıdır. Olası protrombotik etkileri nedeniyle, ağrının giderilmesinde nonsteroid antienflamatuar ilaçlar kullanılımamalıdır.


Anksiyete ağrıya ve kalp krizinin yol açtığı ortama verilen doğal bir yanıttır. Hastanın ve yakınlarının rahatlatılması büyük önem taşır. Hasta ağır ölçüde rahatsız olursa bir sakinleştirici uygulanabilir, ancak çoğu zaman opioid uygulanması yeterli olacaktır.

No comments:

Post a Comment